Düşünce Platformu
Kaybolmamak için… / Ramazan Kayan
Yaşadığımız gezegende daha güzel bir gelecek için biz mü’minleri bekleyen sorumluluklar belli olmakla birlikte, “Bu sorumlulukların üstesinden gelebilmenin temel dinamikleri nelerdir?” sorusu hala önemini korumakta ve cevap beklemektedir.
Ramazan Kayan - Milat
YaÅŸadığımız gezegende daha güzel bir gelecek için biz mü’minleri bekleyen sorumluluklar belli olmakla birlikte, “Bu sorumlulukların üstesinden gelebilmenin temel dinamikleri nelerdir?” sorusu hala önemini korumakta ve cevap beklemektedir.
SorumluluÄŸumuz gereÄŸi “sefer bilinci“ ile hayatı sürekli sorgulamak zorundayız… Savrulmalara karşı sahih bir çizginin, saÄŸlam bir duruÅŸun ve saÄŸlıklı bir mücadelenin sürekliliÄŸi için istekli ve ısrarcı olmak durumundayız…
Günübirlik gelgitler içinde görece baÅŸarılar veya gürültüsü çok, görüntüsü güzel, oyalayıcı uÄŸraÅŸlar yerine “Bakiyyatu-s Salihat / Kalıcı Ä°yilikler” üzerinde yoÄŸunlaÅŸmak gerekiyor… Burada münferit çabalardan ziyade “Müşterek yükümlülüklerde muhtaç olduÄŸumuz yeni bir ruh, etkin bir aksiyon nasıl yakalanabilir?” sorusu önemlidir…
BireyselleÅŸme ve dünyevileÅŸme bataklığına düşmeden, fonksiyonel bir kardeÅŸlik atmosferinde aktif bir mücadelenin öznesi olabilmek, ciddi bir duyarlılık ve dayanışmayı zaruri kılıyor…
Özgün ve özgür bir yaÅŸamın, adil bir dünyanın inÅŸası için öncelikle kendi iç dinamiklerimizi doÄŸru belirlemek ve bunlarla bilenmek ve bilinçlenmek zorundayız. Evet, bizi bir arada tutan ve geleceÄŸe taşıyacak temel özelliklerimizi doÄŸru belirlemek ve bunları sürekli beslemek mecburiyetindeyiz… Yoksa kendini yenilemeyen, zamana yenik düşer. Yürümeyen yozlaşır… Bekleyen biter… Erteleyen erir…
Peki bu temel dinamikler nelerdir?
Güvenilirlik… Mü’min, imanın gereÄŸi olarak güvenen ve güven verendir… Çağımız insanının en büyük sorunu; güvensizlik ve yalnızlık psikozudur… Ä°ÅŸte böylesi bir dünyada güvenin adresi olacak gönüller lazım… Ä°nsanlığı çağıracağımız bir güvenlik koridoru açmamız gerekiyor… El-Emin’in ümmeti olarak ancak eminliÄŸimizle insanlığın aradığı emn-ü emanı sunabiliriz…
Bunun içinde öncelikle bizde bir özgüvenin oluÅŸması gerekir… Özgüven olmadan karamsarlık, kararsızlık ve kafa karışıklığından kurtulmak mümkün deÄŸildir… Evham, vesvese, korku, kaygı ve kuÅŸku ancak özgüvenle aşılır…
Ä°kinci olarak karşılıklı güven… Bizi bir arada tutan temel dinamik güvendir… Kalıcı kardeÅŸliklerin, uzun soluklu mücadelelerin güvencesi, karşılıklı iç güvendir…
Son olarak her türlü güveni temellendirmenin esası Allah’a güvendir… Allah’ın yeterliliÄŸinde karar kılmaktır.
Gönüllülük… Mücadelenin ikinci sacayağı gönüllü olmaktır… Yani içtenlik ve istekliliktir… Yoksa gönüllülük, keyfilik deÄŸildir… Canının istediÄŸi gibi hareket etmek deÄŸildir… Muhayyerlik deÄŸildir… Ä°nanarak, benimseyerek, önemseyerek öne çıkmaktır… Hayırlarda yarışı önde bitirme azim ve kararlılığıdır…
Uhud günü, Allah Resulü’nün “Bu kılıcın hakkını kim verir?” sorusuna Ebu Dücanece bir duruÅŸla “Ben!” diyebilmektir…
Yani sorumluluk bilinci ile, ağırdan alma yerine aktif bir ruhla öncülüğe davranmaktır…
Güçlülük… ÇoÄŸu zaman haklı olmanız yetmiyor; ÅŸayet hakkı ayakta tutacak bir gücünüz yoksa istiskale, istihzaya, istihfafa maruz kalırsınız… Caydırıcı bir gücünüz yoksa, akli ve nakli delilleriniz duyulmaz ve görülmez olur… Hatta hakikatin nasıl sulandırıldığını ve boÄŸulduÄŸunu görürsünüz…
Bu bakımdan güçleneceÄŸiz ama gücün güdümüne girmeden… Kontrolsüz bir güce evirilmeden…
Özellikle örgütlü bir güç…
Örgütlenmeden özgüven kazanamazsınız… Örgütlenmeden önünüz açılmaz… Örgütlenmeden özgürleÅŸemezsiniz…
Örgütlü bir güçle küresel münkere karşı direnebiliriz…
Åžuna dikkat etmek durumundayız; örgütlü olmak ama örgütçü olmamak…
Gayretlilik… Kabiliyetli olmak yetmez, kararlılık olmadıktan sonra… Haklı olmak da yetmez, hareketlilik yoksa… Ä°nandığımız doÄŸrular ve deÄŸerler için doÄŸrulmadan, direnmeden nereye varabiliriz? “Ä°ki günü birbirine denk olanların” dünyasında her gün “Yeni güne ne yükleyebilirim?” hedefine odaklanmalıyız…
Evet, önce gayeli, sonra gayretli olmak…
GevÅŸemeden, gevelemeden, geçiÅŸtirmeden, geleceÄŸe kararlı adımlarla yürümek… Yüksünmeden, yılmadan, ye’se düşmeden, yenilgi psikozlarına girmeden…
Yeniden, yine, yeni baÅŸlangıçlar için…
Eylem, emek ve illaki edep diyerek…
Atalete, rehavete, gaflete, kasvete prim vermeden… Tembelizm, konforizm, tatilizm, hedonizm tuzaklarına ve tutsaklıklarına takva ile direnerek seferi sürdürmek bize düşer…
Görevlilik… Bu sorumluluk bizim için ne bir fantezi, ne bir faraziye, ne de bir formalitedir… Farzların farzı diyebileceÄŸimiz görevler bizi bekliyor… Bunu ancak görev bilinci ve inancı ile kaldırabiliriz… Sosyal ve kültürel bir etkinliÄŸin ötesinde “Salih Amel” sorumluluÄŸu ile hareket ederiz… Çünkü biz mükellefiz ve muvazzafız… Muhayyer deÄŸiliz… Sağına soluna bakmadan “Kimse yoksa ben varım!” diyebilmektir görevlilik… Görev bendedir… Yeryüzü bana emanet… Arzın halifesi olma ÅŸerefi bana tevdi edildi bilinci ile gayrete gelmek…
Ä°ÅŸte (5G) diye özetleyebileceÄŸimiz bu dinamiklerle birbirimize tutunup güzel bir geleceÄŸe yürüyebiliriz… Yoksa dünde kalırız… Kayboluruz…
Ramazan Kayan, Milat
Henüz yorum yapılmamış.